Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

12 Aralık 2013

Şive


                                               
Oyunculukta önemlidir. Eğer yöresel bir işe soyunmuşsanız hakkını vermek gerekir.
Sinemada, tiyatro da ya da televizyonda, bir oyuncuyu izlerken -şive yoksa eğer- gerçekten oymuş gibi gelir ya hani, sanki gerçekten öyle biri yaşıyor gibi.  Hiç garipsemezsiniz, yolda görünce dizideki, filmdeki adıyla seslenmeler de bundandır belki...
Ama şive olup da gerçeğe uygun yapılamıyorsa, gerçekten öyle biri varmış gibi gelmiyor bana. Şiveye takılmaktan oyunculuğu göremiyorum, filme kaptıramıyorum kendimi. Hep bir rahatsız izliyorum.

Deli Deli Olma diye bir film vardır. Kars'ta çekilmiş, müthiş bir Tarık Akan - Şerif Sezer filmidir.
Ben de Karslıyım. Doğum yerim Kağızman olsa da Kars'ta konuşulan şiveyi çok iyi bilirim.
Filmi heyecanla izlemeye başladım. Hikaye, mekan, oyunculuklar mükemmel! Film genel olarak müthiş fakat şive yine olmamış!
Hayal kırıklığı yaşıyorum her defasında.. Öylesine zorlu şartlarda böyle güzel bir film çekeceksin ve şive bu kadar eğreti duracak! Birkaç ay orada yaşayıp, ciddi ciddi o dili üstlerine giymeliler. Bazı oyuncular koçlarla çalışıyorlar, eğitim alıyorlar ama yine olmuyor, yine olmuyor...
Olduranlar var tabii haklarını yemeyeyim ama genel olarak böyle bir eksiklik var oyuncularımızda.

O güzelim Babam Ve Oğlum filmi mesela.. Orada da Hümeyra beni tedirgin etti. Ege şivesi yapacak, İstanbul'a kayıyor habire. Yani ya oralısındır, ya buralı. İkisinin ortasında gidip gelindiği zaman olmuyor işte. Güzelim film tatsızlaşıyor...

Ama şöyle bir şey var o yörenin şivesini bilmeyenler için bu bir sorun değil. Onlar rahat rahat izliyorlar. Benim kadar takılmıyorlar. Ben de hepsine hakim değilim ama kulak dolgunluğum var bir şekilde ve tüm şiveli işleri diken üstünde izliyorum:-)

Dün başlayan Sevdaluk dizisi.
Karadeniz şivesi, taklidi kolay görünen ama bence en zor olan şivelerden biridir. Dizideki herkeste bir çaba var ama birkaç harfi yuvarlayarak maalesef Karadenizli olunmuyor.
Bu dizi İstanbul şivesiyle ya da şivenin hakkı verilerek yapılsaydı bayıla bayıla izlerdim .Demet Akbağ ve Erdal Özyağcılardan söz ediyoruz.
Ama yine hayal kırıklığı...

Yine söylüyorum; şiveli işler yapılmadan önce çok sıkı eğitim alıp, yöre halkıyla uzun zaman geçirildikten ve oralı gibi konuşabildikten sonra işe başlanması gerektiğini düşünüyorum. Aslında bunun sıklıkla yapıldığını da biliyorum ama neden olmuyor onu bilmiyorum..
Bilenler bilmeyenlere söylesin:-)

2 yorum:

  1. "Diken üstünde izlemek"...iste tam anlamiyla bu! Aynen ben de öyle izliyorum bazi filmleri ya da dizileri. Karadenizli degilim, ama yapamadiklari zaman anliyorum iste ve cok rahatsiz oluyorum, ya da dogu sivesi de ayni sekilde.

    Ah ..hele o ege sivesi yok mu... kendim egeli oldugum icin o "Babam ve oglum" filiminde tüylerim diken diken oldu sürekli. Film okadar güzel olmasina ragmen sive rahatsiz ediyorsa olmuyor iste, birseyler eksik oluyor, tat vermiyor.
    Ayni senin gibi düsünüyorum bu konuda, oyuncular bu ise cok iyi hazirlanmali ya da o yörenin insanini oynatmalilar. "Dondurmam gaymak" (cok sevdigim bir film olmamasiyla birlikte) bu konuda iyidi mesela:) (Oyuncular hep yöre halkiymis)

    YanıtlaSil
  2. Bence her yörenin kendi halkı olsun filmlerde.. Eğer hakkını verecekse de bir tane oyuncu:-)
    Olma mı? :-p

    YanıtlaSil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...