Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

28 Eylül 2014

Küçüklük Gözlerim

Hafta sonu Cağaloğlu yokuşunda gördüm küçüklük gözlerimi. Önce gördüğüm; bir anne ve yanındaki çocuklardı. Uzaktan çektim, sonra yaklaştım yanlarına. Anne tedirgindi. Küçük kız habersizdi benden. Bir yandan izin istemem gerek biliyorum, bir yandan çekiniyorum ama yine de çekiyorum.. Annenin rahatsız olmadığını görünce ben de rahatladım. Küçümeni çekmeye devam ettim.. Çekerken fark etmedim. Sonradan gördüm ki bu gözlerle kan bağım var benim... Küçüklük gözlerim aynı böyle bakardı, kocaman kocaman.. Bir yandan üzülüyorum gözkardeşimin sokakta oluşuna..Bir yandan küçümen gözlerimle tekrar karşılaştığım için seviniyorum... Fotoğraflara her bakışımda içimde bir sıcaklık Tekrar gidip göresim var gözlerimi. Sevesim var küçük güzelliği..




                                                               Hala habersiz onu çektiğimden...


Elindeki şişe kapağıyla oynamaya devam ediyor...


Beni gördü, ne yaptığımı anlamaya çalışıyor...


Tedirgin...


Meraklı...


Ürkek... Beden dili bile kapalı bana...


Kızmaya başladı sanırım:-)


Adını sordum. Cevap vermedi. Annesine sordum. "Suriye" dediğini anladım sadece..Beni anlamadılar, ben de onları ama niyetim kötü değildi, bildiler...


Annesiyle konuştuğumu, annenin bana sıcak davrandığını görünce rahatladı. 


Çektiğim fotoğrafları gösterince sevindi:-)


Beden dili de çözüldü:-)


Ve mutlu son:-)






İşte bu da benim küçüklük gözlerim:-)

Not: Sokakta yaşayan tüm çocuklara ve annelerine Allah yardım etsin dilerim.. Çocuklar o hayatı seçmiyorlar yaşamak diye... Çocuklarını dilendirerek onların üzerinden yaşamlarını sürdüren anne babalara kızgınım, kırgınım... Ama bir şeyler satarak, yaşam savaşı vermeye çalışanlar kalbime dokunuyor her defa...  Emek veriyor çünkü, el açmıyor sapasağlamken... Ya da sapasağlam bedenine engelli görüntüsü verip kandırmıyor vicdanlarımızı.. Yine de her şekilde, herkes kendi cehenneminde yaşıyor. Hangisi neden o halde bilmiyoruz..
 İyilik yağsın hepsinin üstüne...




02 Eylül 2014

Hangi Mevsim?


Yaptığım bir istatistiğe göre; kim hangi mevsimde doğmuşsa o mevsime meftun.
Ben bahar çocuğuyum mesela; Mayıslıyım. Bahar dalları, ılık tatlı esinti, güneş, çiçek böcekle gelin bana.
Kış sevmem, soğuk. Her daim üşürüm. Kışın hiç ısınmayan ayaklarım, kulaklarım ve burnum var benim:-)

Sonbaharı sevmem, hüznünü istemem. Erkenden kararan hava hüzünlendirir, küstürür. Günler kısalır, hava durgunlaşır, güneş eteklerini toplayıp başka ülkelere raksa gider.
( Milyar yıllık güneşi de rakkas yaptım ya:-) )
Oysa günler uzayınca, aydınlanınca ben de  ışıklanıyorum, barışıyorum.

Yaz...Sıcağını sevemediğim yaz. Bu yıl nefes aldırmadı. Hareket etme, klimalı serin bir yerde öylece kal, dedirtti. Güneşin alnında çalışmak zorunda kalanlara dualar ettirtti.

Her mevsim kendi çocuğunu koynunda pışpışlıyor.
Her çocuk kendi mevsimine ait, mutlu.

Kışın üşüyoruz. Yazın pişiyoruz:)
Sonbahar hüzün. Bahar mutluluk.
Yazınca fark ettim; sonbahar ve bahar duygu yüklü, romantik. Diğer ikisi yaramaz çocuk:-)

Olsun, yine de dört mevsimi sıcağıyla, soğuğuyla, duygusuyla yaşadığımız bir ülkede doğduğuma şükrediyorum.

Hüzünlü sonbaharınız hayırlı olsun sonbahar çocukları.
Baharımı bekleyeceğim ben daha...

Not: Yazıverin siz de, hangi mevsimlisiniz?
Ait misiniz mevsiminize?
Nesine bir de...


Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...