Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

21 Aralık 2010

Son Söz Bende



Tartışıyorsam ve haklıysam eğer, ille de son söz benim olacak.
Susmayı hiç bilmem ben.

Aslında geçimi kolay biriyim.
Konuştuğum dili bildikten sonra, ben de benimle yaşamak isterdim doğrusu:-)
Fekaaaat...
Ayrı tellerden çalındığında,
Anlaşılmadığımda,
Suçlandığımda,
Kabalaşıldığında,
Yüksek sesle ve itinasız konuşulduğunda.
Beni bırakıp kaçasım geliyor. :-)

Hele suçlanmak, olur olmaz şeyle..
Direkt değil belki ama dolaylı da olsa, imayla, senin yüzünden oldu bu, deniyorsa...
Hele ki benim değil onun yüzünden olmuşsa olan. Adalet meydanda yoksa yani.
Panter Emel'i kenara alalım, sahneye ben çıkacağım.:-)
Benim yüzümden de olmuş olabilir, mükemmel değilim zira, farkındayım.
Ama mesela, o olan şey için ben yeterince üzülüyorum diyelim..
Fazlaca hatta..
O sırada bunca yüklenilmek insani gelmiyor bana.
Bu noktada öfkem kabarıyor.

Başka bir durumda, üzülmüyorsam o olana, eyvallah benim hatam, hay bin kunduz, niye düşünmedim ki, niye öyle yaptım ki? Derim yani.
Aynalar var etrafımda, her daim parlatıp kendimi net görebildiğim...
Sevmediğim aksimi, onaylamadığım beni görüp, kızıp, özür de diletebilirim.
Uysalım hatalıysam.

İnsan yatıştırıcı olmalı, ateşin altını beslememeli..
Anlamalı, dinlemeli, görmeli, işitmeli..

Başlığa geleyim, dağıldım biraz.
Demiştim ya, tartışırken haklıysam, son söz benimdir.
Hani susup oturayım, olay daha da fazla büyümesin, diyemiyorum.
İstersek alev alıp yakalım ortalığı, haksızlığa uğramışsam ille de sondaki kelam benim!

Bazen, birazcık dikbaşlılığımı törpülesem mi? diyorum..
Sonra diyorum ki, ama ben böyle doğdum, sonradan olunmaz, önceden doğulur. :-)

Sessiz kalmak, susmak diğerine öğretiliyor.
"Ne dersem diyeyim, nasılsa susuyor, alttan alıyor, o zaman kim tutar beni!" Diyor muhatabınız.
Bir kere susunca hep susmanız bekleniyor. Sonradan olur da sesiniz çıkarsa tepki daha fazla oluyor.
Bu yüzden susmayınız efendim.
Rencide ediliyorsanız, hakarete uğruyorsanız, haklıysanız, susmayınız.
Kadın susmasın demiyorum tek, erkek de aynı haksızlığa ve saldırıya uğruyorsa o da susmasın. Gereksiz yere bağıra çağıra, özenmeden, kırıp dökerek konuşmasın kimse.
Dediğim o...
Kadın tarafında olduğum ve genellikle kadınlar susmak zorunda bırakıldığı için bu isyankar hallerim.

Tamam, bazen sessizlik de işe yarar. Hatta diğerini düşünmeye iter, vicdanını dürter.
Hatasını anlatır.
Evet, bazen deniz dalgananıp iki tarafı da boğmadan, sükunet barışa köprü olabilir.

Tabii bu bana bir beden küçük bir hadise:-)
Kabına sığamayan, cebinde, dilinde hep bir son sözü olan modellerdenim ben..

Siz yapabiliyorsanız yapın.

Yapamıyorsanız, kim tutar sizi!

Ben tutmam söyleyeyim :-)

19 Aralık 2010

Ortaya karışık




Uzun zamandır bu kadar dolu ve mutlu bir hafta geçirmemiştim...
Birlikte vakit geçirmekten her zaman mutlu olduğum Merkez'imle şık bir restoranda, harika bir yemek yiyerek başladı her şey. (1)
Doğum günü yemeği olarak planlanmıştı.
Doğum günüm geçmiş olmasına rağmen, o günmüş gibi mutlu oldum.
Harika hediyeler aldım...

Hatırlar mısınız, anneciğimin bana ördüğü siyah atkımı kaybetmiştim ben ve çok ağlamıştım arkasından. Yazmıştım.(2)
Aklıma geldikçe, hüngür şakır akmıştı gözümden üzüntüm...
Altı üstü bir atkı belki ama öyle değil.
Onu bana annem örmüştü ve kaybettim diye bir daha öremez.
Örebilseydi örerdi ama. Kesin örerdi.
Hem de benden gizli saklı örer, bitirince de sürpriz yapardı.
Yok böyle bir şansım artık.

Ama bunca üzüldüğüm kayıp atkımdan sonra -yerine geçmez ama- diyerek, bana o atkının benzeri siyah atkı alan iki tane dostum var.
İlki, kaybettiğimin haftasında aldı getirdi...
İkincisi doğum günü yemeğimde.

Annem benim evimdeki kırıkla dökükle de ilgilenirdi. Yazmıştım o gittikten sonra acıyla. Orta boy cezvemin tutacağı kırıldı demiştim, ben yaptırmam, artık sen de yoksun, orta boy cezvem de olmayacak demiştim. (3)
Ertesi gün orta boy cezvem olmuştu ama.
Yerine konmuştu.

Kalbime dokunuyor.
Yerlerini yıldızlıyor, ışıldatıyor. Başka şeydir bunca takip edilmek, kıymet görmek, önemsenmek...
Özeldir. Şahanedir duygusu.
Şanslıyım.
Çok.

Bir elin parmaklarını bir tane geçiyor dostlarımın sayısı. Yetiyor.
Her birinin yeri başka.
Atkı alanlarım, diğerlerinden daha sık ve karşılıklı görüştüğüm, dolayısıyla daha fazla paylaşımım olan dostlarım.
Karşılarında hiç bir hissimin üstünü örtmeyecek kadar apaçık durabileceklerim.
Bazen önlerinde yıkılıverdiklerim. Gözyaşımla boğulurken kendimi gösterdiklerim.
Dediğimi bir kerede, eğrisiz, lekesiz, dosdoğru anlayanlarım.
İçimdeki kuytuyu sakınmadan gösterebildiklerim. Sözlerine inandıklarım. Gördüklerine, duyduklarına, bildiklerine güvendiklerim.
İkisi de hayatıma bir şekilde girdi. Tesadüflerle, zincir halkaları birbirine eklene eklene yollarımızı birbirimize çıkardı.
İyi ki...
Zenginim onlarla yeterince.
Hayatımda nefes aldıkları için mutluyum, şükranlıyım.
Olmasalardı olmazdı...
Yarım kalırdım.
Yalnız kalırdım...

KENDİMİ ŞIMARTMAM LAZIMDI...
En son yazdığım "Ev Kadınım" size ilham oldu mu bilmem ama beni fena gaza getirdi:-)
(4)
Bugünü kendime tatil ilan ettim.
Gösterime girdiğinden beri izlemek istediğim Av Mevsimi filmini seçtim.
Gittim, izledim. Beğendim mi?
Daha önce izleyen birkaç kişi filmi yorumlarken, katilin kim olduğu hemen anlaşılıyor, demişti.
Ben neden anlamıyorum, diye ezdim kendimi film bitinceye kadar :-)
Tamam, belki bir yerden sonra şüpheler tek kişide yoğunlaşıyor ama cinayetin o şekilde olduğunu siz de anlamadınız, hadi itiraf edin:-)
Ayrıca neden kol kesilmiş ben bunu da anlamadım iyi mi?
Siz de anlamamışsınızdır diye düşünüp, üzerinizden iyi hissedebilir miyim? :-)

Lazca konuşmalar var Cem Yılmaz ve annesi arasında. Neden bize de söylenmedi alt yazıyla? İnsan merak ediyor ne konuşuyorlar bunlar diye..
Ay yoksa siz onu da mı anladınız, bana mı söylemiyorsunuz?:-))

Filmin genelinde az da olsa bir amatörlük vardı. Kesik kol fena halde kesik olmayan, kesik kolu oynayan cansız, sanırım yumuşak kauçuk bir oyuncuydu:-)
Şener Şen'in peşinden gözü kapalı giderim, ne yapıyorsa iyi yapıyordur diyerek. Fakat... Bilemedim işte. Tam olarak oturmamıştı bir şeyler.
Cem Yılmaz komik değil ama bir iki kere deniyor, öfkeli deliliğinin arasından sıyrılıp.
Yine de filmden çıkınca pişman oldum mu? İzlerken, ne işim var benim burada dedim mi?
Hayır.
İzlenir. Şener Şen var diye izlenir. Eksik kalınmaz yani.

Filmden, soru işaretlerimi de alıp çıktıktan sonra:-) gidip kendime yemek ısmarlayayım, dedim.
Gittim, kendime yemek ısmarladım.
Ben bunu yapmasaydım kimse, git kendine yemek ısmarla, demezdi çünkü. Demiyor.
Ne yapıyorsan kendine, kendin için, kendin istiyorsun diye yapıyorsun.
Yapmalısın da.
O esnada kimseyi üzmüyorsan, yapmalısın.
Kimse üzülmüyor, sen seviniyorsun.
Harika işte, daha ne olsun?
Yap sen de. Niye yapmayasın ki?
Başka sebepler öne sürme, tek sebep sensin çünkü.
Hadi yap.

Mağaza dolaştım yemekten sonra.
Bir baktım vitrinin birinden kırmızı bir cüzdan göz kırpıyor bana.
Yaklaştım yanına. Bir süre göz süzdük bir birimize, e adam akıllı flört ettik aslında.
Sonra, bir dakika, sen bekle burada, ben gidip bir dolaşayım, diye kandırdım onu.
Daha çok sevebileceğim, alıp yanımda gezdireceğim başka bir kırmızı cüzdan var mı, diye bakındım biraz.
Ne oldu? Dönüp dolaşıp ona döndüm yine.
Anlamadı neyse ki.
Uysal uysal giriverdi çantama. (5)
Onu çok sevdim. İyi ki benim oldu. Flörtümüz kısa sürdü ama birbirimiz için yaratıldığımızı biliyorum. Her gördüğümde ve düşündüğümde mutlu oluyorum çünkü.
Kırmızı cüzdanım kendime yeni yıl hediyem oldu. Çok da iyi oldu:-)

Dönüşte, günü güzel bir kahve ve tatlıyla taçlandırmalıyım, dedim.
Gidip kahvemi içtim. Minik kalp kılığındaki vişneli bir cheesecake yedim.
Kitabımı okudum aynı zamanda. (6)

Sonra ne zamandır saçımı biraz daha kestirip, istediğim şekli verdirebileceğim bir kuaför aradım. Rastgele bir yere girdim.
Tanıdıklarıma gitmek artık o kadar anlamlı değil çünkü.
Bugüne kadar aynı dili konuşabildiğim bir kuaför girmedi hayatıma.
Kesim bitince fönle şekil verip kandırıyorlar. Güzel oldu sanıyorum. Ertesi gün anlıyorum ki, bu da hayatımın kuaförü değil.
Bir iki tanesiyle kimyamız tutar gibi oldu ama onlarda da tutarlılık yoktu. İlkinde harika, diğerinde fena..
Şimdiki nasıl?
Hala istediğim şekli almadı saçım.
Galiba benim dilim onlara yabancı.
Anlamıyorlar.
Fena mı oldu? Hayır ama harika da değil işte.
Uzamasını bekleyip bir başka kuaförle tarzanca konuşmayı deneyeceğim bir kere daha.
Yılmak yok:-)

Haftam iyi ki'lerle doluydu.
Güzel doğum günü yemeğimden sonraki gün, yeğenimin oynadığı tiyatroya gittim.(7)
Gururlandım, mutlandım.

Ertesi gün bir arkadaşımın konserine gittim. Gururlandım, mutlandım, üstüne bir de eğlendim. (8)

Gün bitti, hafta bitti..
Yenisi yolda.
Planlanmakta.

Bu hafta eli kolu dolu gelsin.
Bereketli, sürprizli, neşeli, heyecanlı, aşklı, tutkulu...
Beklenen haber, sevgili, para, not, terfi hepsi koşa koşa gelsin size doğru.
Sağlığınız gıcır olsun tabii, tadına varabilmek için gelenlerin...

*****

1-Gümüşsuyu Pucci Plus.
Mekan şık. Yemekler lezzetli, sunum güzel. Manzara harika. Garsonlar nazik, güler yüzlü, işbilir.
Eşinizi, sevgilinizi, arkadaşınızı götürün ama nereye gideceğinizi bilmesin, sürprizli olunca iki kat tatlanıyor :-)
Rezervasyon yaptırmayı unutmayın.
http://www.pucciistanbul.com/

2-Siyah Atkım
http://nurayilbars.blogspot.com/2010/04/siyah-atkm.html

3-Annem beni üfler taa oralardan
http://nurayilbars.blogspot.com/2007/11/annem-beni-fler-taa-oralardan.html

4-Ev kadınım
http://nurayilbars.blogspot.com/2010/11/ev-kadnm.html

5-Akmerkez Oxxo. Çok sık alışveriş yapmam bu mağazadan ama bazen kalbimi çalacak şeyler görürüm. Bir de onların, aldıklarınız yanında minik bir hediyeleri oluyor. Her defasında da şaşırtıp mutlu ediyor. Bu defaki minik bir çam ağacıydı, ama çok minik, ama çok şeker:-)
Bir uğrayın, görün, bir şey alacağınız yoksa da çam ağacının hatrına alırsınız:-)

6-Tchibo. Seviyorum kahvesini, tatlılarını, havasını. Ürünlerinin sadık kullanıcısı değilim, ama alıyorum arada. Fakat iki üründe sorun yaşadım. Aldıktan sonra yani. Sorun çıkarınca geri götürdüm. Nezaketle, kolaylıkla ya para iadesi, ya da ürün değişimi yaptılar. Müşteri hizmetleri çok başarılı.


7-Çelik Manolyalar. Tiyatro Kare.
http://www.tiyatrokare.com.tr/web_18641_1/entitialfocus.aspx?primary_id=6661&target=categorial1&type=1311&detail=single

8-Mask Live Club. Beyoğlu'nda. Yolunuzu düşürün. Karaoke seviyorsanız hele. Canlı orkestra eşliğinde kendinizi şarkıcı sanmanız mümkündür:-)Sadece karaoke yapılmıyor elbette. Linkte aylık programlarını görebilirsiniz. Mehmet Güreli'yi orada izledim, arkadaşım İlker Özdemir'i de. Daha bir çok ünlü ve harika sesi dinlemeniz mümkün Jehan Barbur var mesela bu Perşembe. İkinci kez izlemek isterim aslında...
http://www.facebook.com/#!/group.php?gid=24998874087&v=info
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...