Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

25 Ağustos 2009

Cansız hayallerimiz bilgisayara emanet




Fotoğraflarımız...



Eskinin siyah beyaz fotoğraflarını hatırlayın...

Yıllar yıllar öncesinin anne babalarını, onların çocukluklarını, anne babalarını, evlerini, bahçelerini, arkadaşlarını, eşyalarını, gülümsemelerini, danslarını, vesikalıklarını büyük bir ciddiyetle muhafaza eden siyah beyaz fotoğraflar...



Şimdi nerede bizim fotoğraflarımız?

Bilgisayarda.

Ne kadar güvenli?

Minicik bir virüse bakar.

Yedekliyoruz değil mi?

Yedekleriyle ve bilgisayarla birlikte çalınmasına bakar. ( İçinde bütün fotoğraflarımın olduğu USB belleğim, fotoğraf makinam ve iki bilgisayarım çalındı, oradan biliyorum. )

Dijital ortamda sakladığımız her şey her türlü riske açık.

Yıllar yıllar sonra tekrar bakmak üzere durdurduğumuz güzelim anlarımızın hepsi bir anda bir varmış bir yokmuş olabilirler.





Artık çoğumuz fotoğraflarını karta basmıyor.

Ama elimizde fotoğrafı hissetmek, üzerinde uzun uzun düşünmek,  anı elinde tutmak için karta basılmış fotoğraf çok başka, çok özel, dokunaklı.

Bence hata ediyoruz.

Anılarımızı bilgisayara teslim etmekle iyi etmiyoruz...

Elimizin altında durmalı.

Güvende.

Parmak izlerimizi bırakmalı çocuklarımıza.

Onlar da bizim gibi dokunabilmeli bıraktıklarımıza.

İki gözyaşı dökebilmeli fotoğrafımızın üzerine...

Ya da içi sevinerek bakabilmeli.

İlle de dokunmalı ama.

Öpebilmeli belki de.

Göğsüne bastırmalı bazen...



Sararıp solsak bile, ellerini attıklarında bulabilmeliler koydukları yerde.

Emin olmalılar ki oradaydık, hep orada olacağız, gitmeyeceğiz bir yerlere...



06 Ağustos 2009

Yazlıkçılar



Bizim hiç yazlığımız olmadı amca... (Boyun hafif yana eğik, kaşlar acı bana dilinde yukarı kalkık ve hisli bir sesle söylenecek)
:-)

Yazlığı olanlar hallerinden memnunlar mıdır, bilmiyorum.
Olmamaları gerek yani:-)

Yazlıkçı kimi duysam, her daim misafiri var.
Yahu bu kadın bütün kış çalışmış, gelmiş şurada iki denize girecek, ayaklarını uzatacak.
Hoop misafir.
Hadiii, kendine tost yapsan olur ama misafire yemek yapmak lazım.
Bulaşık çıkacak haliyle, mutfaktan burnunu uzatamayacaksın dışarı.
Çamaşıra ne demeli?
Makina hiç durmayacak.
Denize gidilecek, gelinecek, ev kum, pis olacak, temizlik ister her gün...
Ev sahibi denize gidebilecek mi, şaibeli. Onca insana hizmet lazım.
Deniz onun neyine bu durumda.
Eh, misafirler de oraya insaniyet namına gelmiş olacaklar bir zahmet. Yardım edecekler ev sahibine, tutacaklar bir işin ucundan.

Aslında bazen de yazlıkçılar kaşınıyor, bu da var yani.
Onlar çağırıyorlar, hatta bazen davet tarihlerini karıştırıyorlar ya da aynı zamanda davetsiz misafir düşüveriyor gökten.
Hadi bakalım, kimi, nerede yatıracaksın şimdi?
Curcuna! Kimse birbirini tanımıyor, gerginlik olabilir.
Desibeli dayanılmaz sesler olabilir, çocuk varsa yani kaçınılmaz zaten.
Kalabalık gelen çocuklu aileler için, aman tanrım! diyoruz ve mümkünse evi bırakıp uzaklara, ıssız bir adaya kaçıyoruz:-)

Bizim yazlığımız olsaydı ne yapardım?
Ben de kaşınangillerden olabilirdim:-)
Yani ablalarım, sevdiğim arkadaşlarım, yakın akrabalarım gelsin isterdim elbette ama..
Mümkünse ben davet edeyim.
Çünkü iki misafir arası dinlenmem gerek, yalnız kalmalıyım, yenilenmeliyim ve misafiri özlemeliyim.

İşte o zaman yazlık hepimize keyif olurdu.

Biz yine de yazlık işini öteleyeduralım.
Aman aslında bakarsanız ben kendimi bile yazlık evde ağırlamak istemem.
Yazlık, apart otel ya da pansiyon tatili bana göre değil. Ben gideyim, ayağımı uzatayım. Yemek önüme gelsin, temizliğim yapılsın, temiz havlu, çarşaf. Odam toplansın, utanmayayım, çamaşırım da yıkatayım:-)
Son gittiğimiz otelin yanında çamaşır ve ütü servisi vardı vallahi. Aman pek sevdim. Uzun soluklu tatiller için ideal.
Tam lüküs hayat yani.
Sen sadece ye, iç, denizine gir, git, yat uyu. Nefis!
Bu arada ben herşey dahil tatili tercih edebilirim.
Ama finansal açıdan yorucu, bir de mideye zeval verici. Gerekli gereksiz herşeyi yiyesi geliyor insanın.
Dönüşte de tüm yıl tatil taksidi ödetiyorlar insana, ne anladım bu tatilden ben şimdi?

Tatil dediğin kendini uyutmak, dinlendirmek, şımartmak, şefkat göstermek.
Paralanmak ne lazım?
O yüzden no yazlık, yes en tembel tatil :-)
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...