Bunların hepsinin bir erkekte toplanmış oluşuna kimse şahit olamadı henüz...
Ben erkek olsaydım, nasıl olurdum? Anlattım, okuyunuz...
E kusursuz erkek oldum, kime ne faydam var? Arif olan anlasın rica ederim.
Eğer erkek olsaydım, çok iyi eğitim almış olurdum. Mümkünse sınır ötesi master’lı. Şansı, zekayı ve karizmayı birleştirip çok iyi bir iş sahibi olurdum. Haliyle de çok zengin...
Çok yakışıklı olurdum. Tarz olurdu her şeyim. Sigara içmezdim. Alkol... Eh, sosyal içicilik uyardı. Çok nazik olurdum. Yol yordam bilirdim. Oturmayı kalkmayı, yemeyi, içmeyi...
Her şeyin en iyisi olurdu hayatımda... Kalite severdim, gösterirdim de; oturuşumla kalkışımla, konuşmamla. Asla bayağılığa düşürmezdim kalitemi. Duruşum anlatırdı her şeyi.
Spor yapangillerden olurdum bir kere. Fit olurdum. Kas manyağı olmazdım ama... Kendine dikkat edenlerden, sağlığına, yediğine içtiğine, eline, ayağına, dişine, kokusuna...
Bakımlı olurdum işte! Ama illa “bişey”seksüel değil, efemine değil. Sapına kadar erkek olduğumu her gören anlardı! Hem de sakalsız ve bıyıksız olduğum halde!
Çok kitap okurdum. Gözüm kulağım açık olurdu dünyaya... Anekdotlarla dolacak kadar dünya dolaşır, insan tanırdım. Konuşacak, anlatacak bir şeylerim olurdu hep.
Çok komik olurdum bir de... Ama zeki esprilerin komiği!
Kadınların kullandıkları bütün dilleri ezberler, hepsiyle kendi anadillerinde konuşurdum. Aşka âşık olurdum, âşık da olurdum hem de hakkını vere vere...
Birlikte yaşamazdım. Aşkı yaşatmak için gizem koyardım ilişkiye. Ne o beni tam anlamıyla çözebilirdi, ne de ben onu... Keşfedilecek kıtalar bırakırdık birbirimize.
Aynı evde olunca, kadın ve erkek kıta sınırlarını ihlal ede ede aşkı tüketebiliyor!
Kadınların canını yakmaktan zevk almazdım. Âşıksam aşkımı bilirlerdi. "Cool" takılarak “kadın öfkesi ve ahı” almazdım.
Kadınlara sadece zevk verir, verdiğim zevkten zevk alırdım. Varlığım bile bir kadını mutlu edebilirdi. O kadar yani... Ben bir kazanovayı tarif ediyorum, fark ettim! :-)
Şu ana kadar yazdıklarım öyle sinmiş ki içime... Kazanova idim belki daha önceki yaşamımda. Sanırım o ruh çıkmamış içimden hâlâ! Ey ruh! Otur oturduğun yerde biraz daha. Yazı bitinceye kadar en azından!
Ne diyordum? Hah! Aklın yoluna giden yol! Ben evlenmezdim asla! E zengin, yakışıklı, akıllı, kültürlü, karizmatik, komik, maskülen bir erkek ve evlilik bir araya gelebilecek kavramlar mı? I-ıh! Değil!
Böyleleri hayatı yaşayacak! İstediğiyle, istediği şekilde. Hayat onlara armağan! Deli mi geri çevirsin? Hadi delirdi diyelim de sıkıldı “lüküs” hayattan? Ben sıkılmazdım o ayrı. Hadi peki sıkıldım... Maksat yazı amaca ulaşsın...
Bir kere karımı "inşallah" çok severdim. Sevmekten öte deli gibi aşık olurdum. Umarım olurdum. O zaman benimle evlilik başka bir şey olurdu! Kesin ideal bir eş olurdum ama şefkat merkezli idealizm olmazdı benimkisi. "Aşk" olurdu kilit nokta. Karıma her daim "kadın" olduğunu hissettirirdim. Hem iyi bir anlatıcı, hem harika bir dinleyici olurdum. Tamam, bu kadar. Bir zahmet evli bir adamın en mükemmeli nasıldır düşleyiveriniz.
Şimdi sıra baba olmakta... Yok, aslında çok istediğimden değil, mükemmel erkeğim ya, baba modelim nasıldır görün diye yani...
Evet, çocuk oldu. Çocuk aşamasında da hala aşığız tabii, e o da normal olarak aşk çocuğu... O aşk çocuğunun babası, çocuğuyla ilgili, sabırlı, şefkatli, onu eğlendirebilen, onunla eğlenebilen, konuşabilen, baba figürünü oluşturabilmiş biri.
Herkese “benim babam, canım babam” ile başlayan cümleler kuracak bir çocuk yetiştiren bir baba...
Bekârken zengin, karizmatik, akıllı ve müthiş bir sevgili, evliyken ideal aşklı bir koca, çocuğuna mükemmel baba!
Ben bu anlattığım adama âşık oldum!
-Benimle evlenir mi?
-Hayır!
-Peki aferin. Girdin gözüme.
-O zaman bana âşık olur mu?
-Ha, o zaman tamam!
-Harika!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder