Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

06 Ocak 2019

Korkuyorum

Sen gitmeden önce, baharatları buradan mı alsak, oradan mı, diye düşünmüştük hani.
Oradan alırım, demiştin.
Ama gidince, sen alıp gönderir misin, dedin.
Aktara gittim, bütün baharatlardan aldım, paketlerin üstüne adlarını yazdırdım.
Muskat bile almıştım. Değişik yemekler yapıyordun ya, kullanıyordun hepsini.
Kargoyla göndermiştim.
Diş macunu almayı unutmuştum ama. Olsun, ben alırım buradan, dedin.
Organikti aldığın marka. Saçlarını da bıttım sabunuyla yıkıyordun. Şampuanlarda kimyasal var diye.
Kahvaltıda bebekler için yapılmış etimek gibi bir ekmek var, ondan aldım, arada yiyorum, iyi oluyor, demiştin.
Hemen internetten baktım, içinde bir sürü katkı maddesi var yeme yavrum onu, dedim.
Bebekler için yapılmış, iyidir diye düşünmüştüm, tamam yemem, dedin.
İçinden iki tane yenmiş ekmek paketiyle birlikte bütün baharatların da geri geldi.
Cevizin de bitmemiş, yaban mersinin de.

Kilo verme oğlum, iyi beslen dediğimde, gayet güzel yiyorum merak etme, çok güzel yemekler yapıyorum, dedin.
Bir sürü şey dedin.
Konuşuyordun sen, nefes alıyordun, yürüyordun, uyuyordun,
Şimdi ne ses var, ne seda senden.

Bazen öyle hissediyorum ki, bir şey olmadı sana gibi.
Eskisi gibi oluyor her şey. Özellikle ablanla beraberken.
O da çok zorlanıyor sen yoksun diye.
Geçenlerde kar yağdı. Bir anda ağlamaya başladı.
Senin bir daha kar göremeyecek olmana üzülmüş.
Bir de siz küçükken kar yağdığında eski evimizin balkonuna çıkar, şemsiyeyi ters çevirip kar toplarmışsınız. Bunu hatırladı, yine ağladı.
Sen onun oyun arkadaşıydın.
O da başka yerinden kırıldı.

Ablanlayken iyi görünmeye, eskiye dönmeye, hayatı normalleştirmeye çalışıyorum ama onun yarasını kapatmaya çalışırken kendi yaram derinleşiyor.
Seninle ve gidişinle daha yüzleşemedim.
Kalın, demirden bir zırh içinde gibiyim bazen.
Durumu kabulleniyorum gibi.
Ya da başı dik, inançla, teslimiyetle ateşin içinden geçmeye çalışıyorum diyeyim. Zırh var ya üstümde, ateş değmiyor.
Ama bazen zırh yok oluyor ve incecik bir tüle sarılıyorum. Yanıyor tül.

Geçenlerde Allah'a sordum, neden aldın oğlumu benden, diye..
İsyan etmiyorum, sadece soruyorum, dedim.
Baban da, biz bunu hak etmedik, demişti geçenlerde.
Hak edilecek bir durum değil aslında ama gerçekten, neden oldu böyle?
Benim tarçın kavanozum yarıya kadar dolu olurdu hep.
Niye şimdi ağzına kadar dolu mesela?
O tarçını ben sana almıştım. Benim kavanozumda ne işi var ki?

Bir ablamız demişti ki, keşke onu geri getirebilecek bir gücümüz olsaydı. Deseler ki, ayı gökten indirin, Barış geri dönecek. Hepimiz bir araya gelir, asılır indiririz. Ama yok, ay inse yere Barış dönmeyecek.
Babanla seni konuşurken de ilk sözleri buna benzer..
"Ne yaparsak yapalım Barış geri dönmeyecek."

Benim, geri dönemeyecek bir daha'dan önce başka sözlerim var.
Barış niye gitti ki?
Nereye gitti?
Nasıl gitti?

Cevapsız sorular içinde debelenip duruyoruz.

Ormanında 11 bin ağaç olacak biliyor musun?
2 bin ağaç olunca adını verebilecektik.
11 bin oldu.
Ormanın adı: Barış Kömürcü Hatıra Ormanı.
Fidanların ekilmeye başladı. Mart sonunda biter büyük ihtimal.
Senden sonra Tema'dan orman talebinde bulunan birçok aile olmuş.
Orada çok genç var değil mi?
Hepsiyle arkadaş ol, birbirinizi yalnız bırakmayın.
Ormanlarınıza gelip bakın arada.
Kuş olun, kelebek olun, konun ağaçlarınızın dallarına.
Gelince görüşürüz, selamlaşırız.
Ses verirsiniz.

Orman, elimizi tutmaya gelen iyi insanlarımız, teselliler, ablan için iyi olma çabaları içinde zaman geçiyor ama ben olmadığını anlayacağım andan çok korkuyorum.
Zaten korkağın tekiydim ama bu korku başka türlü.
Sislerin ardından bakıyor gibiyim olan bitene.
Sis kalkınca gördüğümle nasıl baş edeceğimi hiç bilmiyorum.
Zaman tersine işliyor gibi.
Korkuyorum Barış.
Çok ama çok çok korkuyorum.
Öyle kocaman öyle kocaman ki gittin gerçeği.
Altında ezilmekten korkuyorum.

Sen yaşarken de seninle ilgili her şeyden korkardım, seni kaybedeceğimden, sana kötü bir şey olacağından…
Bin türlü endişem vardı.
Şimdi ne sen varsın, ne de seninle ilgili tek bir endişem.
Ama şimdi de sensiz nasıl yaşanır endişesi başladı.
Tamam yaşanıyor, bak neredeyse 4 aydır seni görmüyorum ve hala yaşıyorum.
Ama o yaşayan ben'e yabancıyım.
Nasıl böyle tevekkülle bakıyorum?
Nasıl, zamanı geldi de gitti, diyebiliyorum?
Nasıl bakabildim sen o toprağa konurken?
Neyin metaneti bu? Ben bu kadar güçlü müydüm?
Bir sorunun ardına diğerini bağlaya bağlaya geldim bu güne.

Allah sabır veriyor dedikleri bu belki de.
Zırh içindeyim, dediğim de belki bu sabır. Onun gücü.
Ama neden hala korkuyorum?

Sen Allah'a daha yakınsın şimdi.
Ona söyler misin, anneme daha fazla sabır ver, hiç korkmasın, diye.
Bir de yeni yılın kutlu olsun.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...