Herkes kendine âşık aslında...
Herkes kendi güzelliğini gösterene âşık.
Hayyam ne demiş?
“Bir put demiş ki kendine tapana:
Bilir misin niçin taparsın bana?
Sen kendi güzelliğine vurgunsun,
Ben ayna tutar gibiyim sana.”
Birini sevdiğinizde ya da âşık olduğunuzda sizi size anlattığı için, kendi içinizde gördüğünüzü size yansıttığı için onu seviyorsunuz, âşıksınız aslında.
Anneden gelen sevgiyle sevilebilir bir evlat olduğunuzu görmek istiyorsunuz.
Çocuklarınıza iyi anne.
Eşinize iyi eş.
Sevgilinize iyi sevgili.
Patronunuza iyi çalışan.
Komşunuza iyi komşu.
Herkesin elinde bir ayna var aslında ya da herkes tek parça ayna.
Kime tutuyorsanız o aynayı, güzelliğini yansıtıyorsanız, sizi seviyor, âşık oluyor.
Ama tabii kötü görünen yanlarını yansıtacak şekil de tutuyorsanız, pek aşktan sevgiden söz edemiyoruz.
En çok o tarafları aydınlatıyorsanız hele.
Tamam, kimse mükemmel değil. Ama herkesin içinde mutlaka güzel bir taraf var. Gülüşü, sesi, bakışı, duruşu, susuşu...
Onları gösterecek şekilde tuttuğunuz zaman aynanızı, eksikliklerine, güzel olmayanlarına kendi elindeki aynayla bakabilir o.
Kişi kendini bilir zira...
Ki zaten sizin elinizdeki aynadan o yanlarını zaten görür o, uğraşa, zorla yansıtmaya gerek yoktur.
Kadın aynalanmak istiyor.
Güzel olduğunu görmek istiyor. Değerli olduğunu, vazgeçilemezliğini, herkesten farklılığını, sevgililiğini, özel oluşunu.
Öyle hissediyorsa hele.
Aynadan gördüğü ne?
İçinde yaşamak olmayan bir çift soluk göz.
Cildin yüzüne taşmış mutsuzluk, karalık.
Hareketindeki yavaşlık.
Ağzındaki tatsızlık.
Ruhundaki öfkeli sessizlik.
Belli belirsiz biri.
Kadın kendini göremediği zaman körleşiyor.
Eksiliyor.
Yetersiz geliyor hayata.
Kendine bile bitiyor.
Oysa kadın o değil. Kadın daha fazlası. Kadın daha mutlusu, cildi daha parlağı, ağzı tatlısı, içi kıpır kıpırı, gözlerinden hayat fışkıranı...
İşte bir gün, bir ayna tutucu gelip kadına bu halini gösterince,
“Aslında sen busun değil mi?” deyince, hele ki o ayna tutucu, kadının şimdiye dek biriktirdiklerinin tam karşılığıysa, düşüncesi, insanlığı, içi, dışı, hayatı, iletişme yetisi…
Ve biliyor musunuz ki, bu aynayı kimin tuttuğunun pek önemi yok…
Onu iyi gösterecek, kendisinde gördüğü bütün pırıltıları yine kendisine aynı pırıltıyla yansıtacak birinin adı önemli değil.
Ruhunda da kendisini görsün yeter.
O zaman sırsız aynaya bakmayı bırakıp, ışıltılı ayna tutucunun aynasına bakabiliyor kadın…
Adamlar bunu anlamaz, bilmez, kafa bile yormaz.
Çünkü tek ayna kendisidir ve sadece o aynaya bakılır.
Unutur ki o aynanın sırrı gitmiştir artık ve hatta tuzla buzdur.
Bin parçaya bölünmüş aynadan gördüğü minicik kadınlar mıdır bakıp mutlu olması beklenen?
O gördüğü kendisi değil.
Buna ikna edemez kimse.
Kendini biliyor o.
Erkeklerin böyle bir aynaya ihtiyaçları var mı bilmiyorum, belki var ama o müthiş ketumlukları, dillerindeki, gözlerindeki, kalplerindeki mühürleri bunu anlamamıza engel.
Aynası her daim kendi güzel aksiyle parıldayanlar, ayna sahiplerine “Yansıyabildiğim en güzel aynam” desinler mi?
Desinler.
Bir de o aynayı silip parlatsınlar, kendi aynalarıyla da onu ona göstersinler mi?
Göstersinler.
Bahar geliyor.
Aşk zamanı.
Güneşin aynalara vurup gözlerimizi kamaştırma zamanı.
Gözlerin kör olma zamanı.
Aşktan.
Kendimizden…
ben "sir"rina eremedim.
YanıtlaSil:)
arin
Şu aralar beni 12 'den bir yazı olmuş.. Harika.. Kalemine sağlık canım...
YanıtlaSilBukadar güzel yazilar yazmayi nasil beceriyorsun sen?
YanıtlaSilBu arada bir ilk yasadigimi farkettim su an. Ne mi?
Hani bir sarki, bir türküde "simdi acacaksin bir sarap, kafayi bulacaksin" moduna girdigim cok olmustur da, bir yazi okurken hic olmamistir. Ilk defa oldu su an...ne tuhaf:)
Bir de fotograf müthis...
İkimiz terasta bu konuyu gündeme getirelim.. :-)
SilŞarabını al stokla şimdiden:-)
O fotoğrafı gazeteci bir arkadaşım çekti..
Oooo daha neler var.
İki kere fotoğraf çekimi yaptık onunla, ben onu çektim o beni çekti. Müthiş eğlendik. Çok da iyi fotoğraflar çıktı.
Arkadaşım marifetlidir..