Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

10 Nisan 2019

Sebep-Sonuç


Çoğu zaman sebep sonucu değiştirmiyor.
Bizim yaşadığımız zaman da o zamanlardan.

Uzun süre ben de merak ettim bunu, benim çocuğum neden yok, sebep ne?
Ama gün geldi; sonuç ortada, o artık yok, sebep sonucu değiştirecek mi, demeye başladım ve sebebe yüklediğim anlam azaldı.

Ben bu süreçte Allah'ın istediği zamanda onu bizden aldığına, biz ne yaparsak yapalım bu yaşananların tek bir anını bile değiştiremeyeceğimize kendimi ikna ettim.
Şükür ki edebildim.
Zaten çok fazla seçeneğiniz de yok.
İki tane sadece.
Biri delirmek, biri ölmek.
Uğrunda yaşamak zorunda olduğunuz insanlarınız olunca iki yola da girmemeye çalışıyorsunuz.
Allah'a elimden tut diye yalvararak.
O da tutuyor şükür olsun ki.

Oğlumun anısına duyduğum saygıdan dolayı ilk baştan bize bir jandarma çavuşun söylediği ve hiçbir dayanağı olmayan, sadece bilgisizlikten ve düşünmeden söylenen bir yanlışı düzeltmem gerekiyor. Kesin bir bilgi değildi, rapor almadan söylenecek şey de değildi ama bir şekilde bu bilgiyle geçti zaman.
Uzun süre bu yanlış bilgilendirme yüzünden oğlumun kendi isteğiyle gittiğini sandık. Çoğu kimse de öyle bildi.
Ben ilk zamanlarda kendimi bu bilgiyle ayakta tutuyordum garip bir biçimde.
Çünkü Barış istediği her şeyi yaparak mutlu olan bir çocuktu.
Eğer kendisi isteyerek gittiyse ve onu mutlu eden bu idiyse ben de kararından mutsuz olmam diye  uzun süre durdum öylece... 
Ama yolun yarısında içimde depremler olmaya başladı.
Raporda kendi tercihiyle çıkarsa nasıl dayanacağımı düşünür oldum.
Dua ediyordum ki öyle çıkmasın, hiçbir şey çıkmasa bile razıydım.

Ama artık gelen raporun sonucuyla durumun böyle olmadığını biliyoruz.
Oğlumu en son gören ve otopsiye yönlendiren savcıyla bizzat görüştüm. Israrla sordum, ne alınan örneklerde, ne genel görünüşünde ne de evde bunu düşündürecek hiçbir sebep olmadığını söyledi.
Evdeki ilaçların yatak odasında olduğunu, başucunda hiçbir şüpheli ilaç, gereç vs. bir şey olmadığını söyledi. (Oğluma kendi ellerimle alıp bavuluna koyduğum grip ilacı, burun spreyi, ağrı kesici ve göz damlaları dışında evde ilaç yoktu zaten) 

Sabırla aylardır beklediğimiz rapor sonucunu artık biliyoruz.
Barış'ım gitmeyi istememiş.
Alınan numunelerde herhangi bir bulguya rastlanmamış. 
Savcının dediği gibi evde de herhangi bir şüpheli durum görülmediği için olayın doğal olduğuna karar vermiş ve dosyayı kapatmışlar.
Uykuyu çok seviyordu.
Oğlum en sevdiği yerde, en sevdiği şekilde uykusunda gitmiş.

O uykunun çok derin, güzel ve huzurlu bir uyku olduğunu duymuştum hastalığın ağır zamanlarında bu o uykuya dalan ama zamanı gelmediği için geri gelenlerden. 
Barış'ımı kimse geri döndüremedi. Çünkü zamanı gelmişti.
Son günü Eylül ayında, bizden uzakta, keyifle, uça coşa gittiği o evde yazılmıştı. 

Bilseydi ne o giderdi, ne de biz gönderirdik.
Bilseydi gitmezdi.
Üşümemek için evdeki bütün kışlıklarını alıp götürdü, kalın kalın çoraplarla birlikte. 
Yemek yapmak için heyecanla bir sürü mutfak gereci aldı.
Sıkılırsa konser izlemek için gelecek bir iki gün kalıp dönecekti.
Üşürse daha erken dönecekti ama hedefi Haziran'a kadar kalmaktı. 
Hiçbiri olamadı.

Biz ne kadar hayatımızı planlarsak planlayalım son dakikamızın hangisi olduğunu hiçbirimiz bilmiyoruz.

Oğlumdan sonra aşılacak çok Everest var önümde demiştim ya.
Birini daha aştık.
Ve sebep sonucu değiştirmedi.

10 Nisan 2019
13.31






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...