Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

05 Haziran 2019

Yokluktaki Varlık

Ben, sen varken de hep seni anlatıyordum biliyor musun? Arkadaşlarıma anlatırdım hep, bebekliğini, çocukluğunu, ergenliğini, genç adamlığını.
Yine anlatayım bilmeyenler de bilsin istiyorum.
Aslında sen pek sevmezsin senden bahsedilmesini ama bende seni bu kadar çok bırakmasaydın n'apayım.
Nasıl tutayım içimde?
Hem seni, hem sevgini.
Çoksun, çok.
Ama olur ya, seni mutsuz ediyorsam bir haber gönderirsin sen bana.
Çocukluğundan bahsedeceğim...
Üç yaşına gelmiştin ama konuşamıyordun yaşıtların gibi. Dediklerimi sanki anlamıyordun, cümle kuramıyordun öyle adamakıllı. Alfabedeki sekiz harfi doğru çıkaramıyordun. Dediklerini kimse anlamıyordu, bir babanla ben.
Önce nörolog gördü ve pedagog görsün, dedi.
Sana testler yaptı doktor. Parlak zekalı, dedi senin için.
Çıkaramadığın harfler için konuşma terapisi alman gerektiğini söyledi. Şimdi düzeltmezse okul başladığında çok zorluk çeker, dedi.
Bir buçuk yıl süre bir tedavi aldın. Senin için yaptığım en doğru şeydir bu terapi.
Terapi almaya başladıktan sonraydı.
Bir gün ablanın servisine bindik. İçeri arı girdi, sen, "Aaa ayı geldi" dedin. Çocuklar gülmeye başladı.
Barış ne geldi, bir daha söylesene, diye.
Sen de döndün o çocuğa ve 'Hiç komik değil' dedin.
Bence de komik değildi.
Birkaç yıl sonra arıya arı demeyi öğrenmiştin.
Umarım o çocuk da kimseye bir daha komik olmayan şeyler söylememiştir.
Pedagog seni on beş gün sonra görmek istemişti.
Otobüsle gidiyorduk, Taksim'deydi. Sana dedim ki "Barışçım doktorun ofisini hatırlıyor musun? Beni oraya götürebilir misin sence? "
Götürürüm, dedin. Elimden tuttun. Otobüsten indik, karşıya geçtik, bir yokuş indik, diğerini çıktık, sağa döndük, binayı buldun, ofisin kapısına kadar götürdün.
3 yaşındaydın daha.
(Zaten izlediği reklamları ezberlemesinden de belliydi bu çocuğun farklı olduğu.
Canım benim, ben ilk kelimesini anne diye beklerken o ACE demişti.
1 yaşındaydı sanırım. Banyoda kucağımdaydı. Rafta duran çamaşır suyunu gördü ve parmağını koydu üstüne ACE dedi.
Yoldaki arabaların amblemlerini görüp markalarını söylüyordu. Ben bile bilmiyordum.
Barış bir şey istediğinde dikkatini dağıtıp vazgeçirmek çok zordu. Asla kuşla, uçakla ikna edemezdim. İstediği neyse ona odaklanırdı. Her zaman istediği olmadı tabii ama direnci çoğu kez zorlayıcı oluyordu. Çocukluktan gençliğe geçtiği süreçte daha ikna olabilir hale gelmişti ama ergenlikten sonra yine zorlaştı. Her söylediğime, hayır, derdi neredeyse. Önce dinle sonra hayır de, demeye başlamıştım artık. Çok sağlam savunma yapmam gerekiyordu onun ikna edebilmek için. Ama zamanla mantıklı, sağduyulu ve adil bir genç olmuştu o yüzden orta yolu bulabiliyorduk çoğu kez. )
Çok ama çok sevgiliydin çocukken. Hem sevmeyi hem sevilmeyi severdin.
İçimde kalanlardan biridir bu:
Sen on yaş civarındasın. Havanın çok sıcak olduğu bir gün.
Hani kendimize fazla geliriz ya bazen, öyle yapışık, bezdirici bir sıcak var.
Sen geldin, bana sarılmak istedin ki en sevdiğin şeydi bana sarılmak, kanadımın altında yaşasan yaşardın, o kadar.
Sarılmak istedin ve ben dedim ki, Barışçım ne olur, çok sıcak babana gider misin?
Babana gittin, o da maç izliyormuş, annene git, demiş.
Geldin yanıma, koltuğa yüz üstü uzandın ve ağlamaya başladın.
"Kimse beni sevmiyor, sevgisiz kaldıııımmmm…"
Tatlım benim...
Kalkıp sarılmıştım sana elbet ama keşke ilk geldiğinde sarılıp o güzel gözlerinden yaş akıtmasaydım..
Yokluk olunca varlıktaki küçük mutlu kırıntıları toplamaya çalışıyor insan. Ama bazen böyle mutsuz olanlar dikiliyor karşına.
Keşke yapmasaydım ama o zaman öyle hissetmişim, diyerek kendimi aklamaya çalışıyorum.
Ama keşke yapmasaymışım.
İyi ki dediğim anlar azalıyor bazen. Hafızamı zorluyorum onları hatırlamak için.
Yazmak istiyorum unutmamak için.
23.05.2019
11.00

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...