Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

22 Nisan 2020

Sahipsiz İkinci Doğum Günün


Bir yaş daha büyürdün yaşasaydın.
Orada büyümek, yaşlanmak falan yok değil mi? Nasıl gittiysen öyle.
Benim içimde, aklımda, kalbimde öyle en azından. Bu evden nasıl gittiysen öyle. Kısacık saçların, kirli sakalınla. Gülen gözlerinle.
Aslında bir sürü diyeceğim var sana ama diyemiyorum.
Öyle bir susmak geldi birkaç gündür.
Bugün biraz sesim çıkmışken, sana da sesleneyim dedim…
Doğum günün ve yılbaşı, sensizliğin devleştiği zamanlar.
Yeni yıl için iyi dilek dileyecek dilim lal, görecek gözüm kör, duyacak kulağım sağır oldu.
İçime, sana kaçığım günlerdir.
Bu sabah kahvaltı hazırladım doğum günü çocuğuna.
Kelebekli, kalpli tabaklarda.
Eskiden neşeyle hazırladım.
Bugün burnumun direği sızlayarak...
Yiyemeyeceksin biliyorum ama olsun. İçimden geldi.
Amcanın getirdiği kaşarı da koydum tabağa.
Bir aydır ablanın penceresine martılar geliyor. Hatta öyle alıştılar ki her sabah gagalarıyla camı tıklatıyorlar, açız besle bizi diye.. .
Sen de böyle derdin, “Annem açım, beni besle.”
Küçük bir kap aldım, ona koyuyorum yiyecekleri. Bu sabah senin sevdiğin kaşarı ve yumurtayı koydum içine. Sen yiyormuşsun gibi geliyor bazen.
Hani yaratılan hiçbir canlı yok olmaz, enerjiye dönermiş ya, sen de belki martıya dönüştün, bilmiyorum ki. Ekmek yediğin zamanlarda dışarıda yemek yemişsem, cevizli, üzümlü küçük sandviç ekmeklerini hep sana getirirdim ya hani. Şimdi yine öyle yapıyorum. Hatta masada kalan her şeyi getiriyorum. Martılar yesin diye.
Martıların hepsinin adı Jonathan, Martı kitabındaki Jonathan. Senin gibi özgür, sıra dışı, sabırlı, cesur…
Odandayım.
Her detayı inceliyorum, düşünüyorum…
Balkonu odaya katarak genişletmek istediğini söylemiştin birkaç yıl önce. Balkon küçüktü ama orada kuş sesleriyle kahvaltı etmeyi seviyorduk ama senin daha geniş, ferah bir odada yaşaman daha önemliydi benim için. İstediğini yaptık. Müzik yaparken ses alt kata gitmesin diye, zemine ses yalıtım malzemesi koydurarak döşemeleri de değiştirdik. Kapıların da değişti. Odana hediye olsun diye sevdiğin kalın mor perdelerden yaptırdım. Ferah, rahat, güzel bir oda oldu. Şimdi iyi ki istediğini yaptık dediğim odanın keyfini ancak 1.5 yıl sürebildin.
Genelde ben vakit geçiriyorum odanda. Seninle sohbete geliyorum ya da yatağına uzanıp camdan yağmuru izleyerek seni düşünüyorum. Yağmurla birlikte sensiz odana ağlıyoruz.
Duvarlarına fotoğraflarını asmak istiyorum ama henüz hazır değiliz sanırım. Zamanı gelir belki.
Doğum günün kutlu olsun yavrum. Geldik yanına, sarıldım buz gibi taşa, gördün mü beni? Kutladım doğum gününü. Sonra gidip sevdiğin börekten aldım. Sahilde senin yerine bir genç yedi. Bu artık doğum gününü kutlama ritüelim oldu.
Sen mum üflemeyi, özel günleri, hediyeleri falan önemsemiyordun pek ama yine de o gün senin için bir şey yapmadan geçmiyor.
Doğum günün ve olmadığın yeni bir yıla girmek kalbime sığmıyor, çok büyük, ağır, sancılı. Kalbimde sancıyı hissedecek kadar sancılı.
İçimde kurulmamış yılbaşı ağacının dalları kuru, süsleri kırık, ışığı bozuk.
Ama sen içimde hep yeşilsin, hep ışıklı.
İyi ki doğdun, iyi ki benim kara gözlüm oldun.
Seni çok seviyorum yavrum.
Katlanan özlemim ve sevgimle.
Odandan
Masandan
02 Ocak 2020
13.07

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...