Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

25 Şubat 2019

...


Bugün aslında Tema'ya gidecektim ben. Gitmeden önce haber veriyorum hep. Yardım edilecek iş varsa gidiyorum. Bugün haberleşemedik. Yazdım da, görmediler..

Vardır bir hayrı dedim ama evde de duramadım, daraldım.

Eskiden yaptığım ve mutlu olduğum kitap bitirme ritüelim vardı benim.

Okuduğum kitabın son yüz sayfasını Starbucks'a gidip kahve eşliğinde, kulağımda müzikle okuyup bitiriyordum.

Bu defa yeni başladığım bir kitabı okumak için gideyim, dedim. Hem evde yalnız kalıp içimi dinlemem, hem biraz kafam dağılır, dedim.

Hoş, dinlediğim içim ve dağılacak kafam Barış'la tıka basa doluyken ne işe yarayacaktı bilmiyorum ama gittim yine de.

Ortaköy'deki Starbucks'ı bilir misiniz? En üst katını çok severim ben. Hele de kimse yoksa. En önde üç tane koltuk vardır, önünde sehpa ve karşınızda deniz manzarası.  Hep orada otururum boş bulursam.

Bugün de oraya yerleştim. Kahvemi aldım, kitabımı okudum. Arada telefonuma baktım, arada denize daldım düşüne düşüne..

Bir ara iki yanımdaki koltuğa birinin oturduğunu fark ettim.

Başımı çevirdim.

Barış.

Nasıl benziyor, nasıl!

Kirpikleri simsiyah kıvrık kıvrık, burnu, sakalı, kafasındaki siyah beresi. Durgun bakışları bile.

Sanki o!


Kitabı okumayı bıraktım. Ona bakmak istiyorum ama bakamıyorum. Kaçamak bir iki kere baktım. Sonra gitmek istedim. Kalktım toparlanırken yine çaktırmadan baktım. Konuşsam mı acaba, diye içimden geçirdim ama öyle yağmur yüklüydüm ki yine, ilk kelimemde yağacağımı biliyordum. O kat da çok kalabalıktı, kitap okuyanlar, ders çalışanlar. Çekindim.

Hazırlanıp gidecekken geri dönüp tekrar oturdum. Yandan yandan, çaktırmamaya çalışarak baktım bir kere daha ve çıktım oradan.

Aşağı indim, bir iki dakika yürüdüm ama pişman oldum keşke konuşsaydım, diye.

Geri döndüm.

Üst kata çıkıp baktım.

Gitmiş.

Dedim, vardır Allah'ın bir bildiği.

Aşağı indim ama vazgeçmedim.

Biraz bakınırım, görürsem ne ala, görmezsem, görmemem gerektiğinden der giderim, dedim.

Sahil tarafına indim. Bir baktım caminin sağ tarafında durmuş denize bakıyor iki arkadaşıyla.

Önce gittim yakınına, sonra çekindim döndüm geri, sonra bir baktım ayaklarım beni ona doğru götürüyor.

O da beni gördü. Sanırım ona baktığımı anlamış yukarıda.

Dedim, az önce Starbucks'ta gördüm sizi. Oğluma çok benziyorsunuz, ondan geldim yanınıza şimdi. Oğlumu kaybettim ben, dedim. Sonrasını ne o anladı, ne de ben...

Banka oturdum. Ayakta duruyordu o. Yüzüne bakamadım pek. Baktığım zaman dedim, Allah Barış'ımı özlediğim zaman ona benzeyenleri gönderiyor bana sanırım. Beşiktaş ışıklarda görmüştüm, belki yine sizdiniz. Öyle çok benziyordu ki. Olabilirim belki, dedi. Buralarda oturuyormuş o da...

Ben ağladım, O çaresizce ve şaşkınca üzüldü. Arkadaşları benimle ağladı.

Ne yapabilirim sizin için bilmiyorum, çok üzüldüm, dedi.

Birine benzeyerek başka birini bu kadar üzebileceğimi hiç düşünmezdim, dedi.

Üzülmeyin siz, dedim..

Sarılabilir miyim, dedim en son. Tabii, diye kucak açtı.

Sarıldım. Göğsüne koydum başımı, ağladım. Daha da çok özledim.

Sonra gideyim dedim, kusura bakmayın üzdüm sizi diyerek..

Olur mu hiç, dedi..

Kaçıp gittim sonra.

Sahilde yürüdüm, hava soğuktu, kimsecikler yoktu ortalarda..

Kuruçeşme parkında ağıt yaka yaka, Barış'ımdan üzdüklerim için af dileye dileye yürüdüm.

Uzaya yol olsa ağlayarak oraya yürüyeceğim.

O kadar bitmiyor böyle zamanlarda ne gözümün yaşı, ne gitmelerim..

Anneciğimi düşündüm sonra.

Onun oğlu askerdi gittiğinde. İzne gelmişti.

Annem de her asker gördüğünde gider boynuna sarılır ağlardı. Onu bir gün anlayacağımı bilemedim hiç.

Abimin annemin içinde bıraktığı yıkıntıya hiç dokunmadık, yangınını üflemedik sönsün diye.

Olanı biteni, gideni hiç konuşmadık, ne ablamlarla, ne annemle. Sanki böyle bir şey olmadı gibi. Öyle bir ateşti ki herkes korktu elini uzatmaktan.

Oysa korkmamalıydık.

Ah annem! Benim şu içimdekini tek başına sırtlandın sen, ne yazık...


Abim annemin karşısına asker üniformasıyla çıktı hep.

Barış kendi suretiyle.

Allah'ıma şükrediyorum bana onu gönderip özlemimi serinlettiği için...

Serinlemek mi derinlemek mi bilmiyorum ama olsun.

Yok olan o şimdi.

Böylesi hiç yoktan iyidir...




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...