Şimdi
size belki sizin de bilmediğiniz bir şey söyleyeceğim. Ben bilmiyordum. Size
bildirmem iyilik mi, kötülük mü onu göreceksiniz ilk uçuşunuzda. Af buyurun ne
olur. :-)
Şimdi
efendim, istatistikî bilgilere göre;
uçaklar havalandıktan sonraki ilk on beş dakika içinde düşme riski taşıyormuş.
Bir de inişe geçmeden önceki son on beş dakika.
O
ilk on beş dakikada düştü düştü, düşmedi keyfinize bakıp, derginizi okuyarak
gideceğiniz yeri düşleyebilirsiniz. Son onbeşlikte de bir şey olmamışsa, artık
yere indiğinizde apronu öpersiniz:-)
Uçmaktan
korkuyordum ben. Ya en tepedeyken inmek istersem? Ya inemezsem? Uyusam mı bir
avuç hapla? Bir yumrukta bayıltsam mı beni? Ne yapsam? O kadar!
Korkuyordum
işte ne yapayım? Ama gereksizmiş. Yaşa gör, korkacak mısın, sevecek misin?
Yaşadım,
gördüm.
Korkmak
mı? Eğlendim bile! Yükseldikçe küçülüp nizama giren yer; masmavi, devasa, beyaz
yastıklı gök... Verdim sırtımı yastıklara, tadını çıkardım uçmanın!
Ama
bu arada ilk uçuşumda komando eğitimi alacağımdan habersizdim tabii…
Uçuş
Amsterdam’a idi ama önce İzmir’e uğrayıp yolcu almamız gerekti. Yol uzadı. Bir
de aksi gibi öyle bir uçağa binmişim ki, mübarek taş devrinden kalma!
Sanki
tekerleri taştan, yol da çakıl taşı dolu! Takır tukur, bir ses, bir ses!
Uçak
yön değiştiriyor, pike yapıyor, korkum büyüyor!
İşte
şimdi düşüyoruz!
Ha,
bir de cam kenarındayım. Cengâverliğe bakınız!
Görüyorum
düşmek üzere olduğumuzu! Hem garip sesler duyuyorum, hem yana dönmüşüz, düştük
düşeceğiz!
Efendim
ilk uçuşum tabii, bilmiyorum uçağın hareket kabiliyetinin ne olduğunu.
Türbülansı duymuşum ama yaşamamışım yani... Bu türbülans mı? Onu bile bilmiyorum!
Bilmem
kaç bin fit yüksekteyim. Artık denge bozulmuş yatmışız yana, arkada Arap
hatunlar, bağıra çağıra besmele çekerler. Bir hezeyan, bir telaş!
Dedim
tamam, buraya kadarmış. Hadi film şeridi, buyur geç gözümün önünden! Neyse, bir
süre sonra direksiyonu topladı kaptan. Rahatladık...
Kaptan
efendiye sordum İzmir’de, neydi mevzu, diye.
200
km. hızla esen rüzgâra karşı uçuyormuşuz. Olurmuş. Panik yokmuş. Normalmiş.
Bre
Kaptan Körk! Ben ne bileyim rüzgârın hızını.
Allah’ım
artık beni yanına alıyor, dediydim ben… Demek hız 200 km. imiş! Bir uyarsana,
bana dediklerini herkese anlatsana!
Hepimiz
Allah’a doğru uçuyoruz sanmıştık!
Ben
aslında bu yazıya başka amaçla başlamıştım. Ama buraya kadar geldim. Diyeceğim
şuydu, mevzum şuydu:
Ben
uçak kazalarının inişte ya da kalkışta olduğunu bilmiyordum.
İyi
ki de bilmiyordum!
Bilmeden
öyle saf saf “n’oluyoruz” diye korktum ilk uçuşta. Sonra da, “rüzgârın hızı bu”
dedim korktum.
Bilseydim,
o ilk on beş dakikada korkudan taşa dönerdim! :-)
Bu
‘artık’ bildiğim bir şey. Bir sonraki uçuşta beni Türk hekimlerine emanet
ediniz.
Akıbetim
bilinmez! :-)
Bilmemek
aslında iyi bir şey. Bilmeden insan daha huzurlu, daha mutlu, daha sakin, daha
kaygısız...
Köyde
yaşayan kadınları düşünün... Bildikleri köyün sınırlarıyla çizili. En güzeli!
Sabah kalkıp evini temizlesin, yemeğini yapsın. Benekli tavuğun yumurtası, sarı
kızın sütü derken akşamı etsin. Çoluğunu çocuğunu doyursun. Kocasını beklesin
ama kocasından bir şey beklemesin. Kimseden bir şey beklemesin. Kimseden bir
şey bekleneceğini dahi bilmesin...
Her
şeyi biliyoruz. Okuyoruz, soruyoruz, araştırıyoruz, bilip öğreniyoruz. İyi halt
ediyoruz! Bildiğimiz her şeyi mayın gibi yerleştiriyoruz zihnimize. Sonra da
endişeyle, acaba ne zaman, nerede, nasıl patlayacak diye bekliyoruz. Bildiklerimizle yaşadıklarımız birbirine
uymayınca da olur olmadık yerlerde patlayıveriyor o mayınlar.
Yok.
Bilme, öğrenme, sorma, bekleme, endişelenme... Sal kendini boşluğa, bilmemeye.
Unut tüm bildiklerini de...
Ben
yapamazsam biri resetlesin beni, bıraksın güzel bir köye... :-)
Neyse
ona razı olacağım söz!
Girişteki
hikâyeyle bu yazdıklarımı kaynaştırmak açısından da ana fikir çıkarıyorum: Siz
ilk on beş dakikayla ilgili yazdıklarımı unutun uçağa bindiğinizde.
Aksi
takdirde, titreyen bir sesle çektiğiniz besmelenin ardından siz de “Bilmemek
aslında iyi bir şeymiş” diyebilirsiniz. :-)
Ben
söylemiş olayım ve tüm kötülüğümle huzurdan çekileyim. :-)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder