Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

14 Kasım 2007

“Vicdanını benimle susturmak zorunda mıydın? “

Bir aldatma yazısı daha. Bu da bir televizyon programından düştü klavyeme.

İhanet soğuk bir kelimedir. Duyunca bile ürperiyor insan.
Hem kadın, hem erkek için oldukça kaotik ve yaşanmaması dilenecek bir durum.
Malum, erkekler ihaneti genelde zor kabullenirler. Yazıda okuyacağınız gibi bırakın itiraf edilmesini, ufacık, anlamsız bir şüphenin izini sürerek bile olmadık yerlere varabilirler. O vardıkları noktada yaptıklarından sonra da, kendilerini ömür boyu pişmanlığa çarptıracak kadar mantıksızca davranabilirler.

“Genellemeyerek”, erkek aldatıldığında kadını “hayattan çıkarmak” ister.
Kadın aldatıldığında erkeği “hayatından çıkarmak” ister diyerek hikayeye geçiyorum.

Aldatıldığını duyan, hem de kocasından duyan kadın, adamı hayatından çıkarmak istiyor.
Aldatmış karısını adam. Tek gecelik. Sonra da vicdanı elvermemiş itiraf etmiş. Finalde de çıkmış bir televizyon programına, geçmiş paravanın arkasına, silüet halinde, karısından evliliklerine bir şans daha vermesini istiyor.
Her yol denenmiş. Eşle konuşulmuş, arkadaşlar girmiş devreye, en son da aile.
Kadın hala karar verememiş. İki çocuk var. Hakkını yememek gerekirmiş, adam yıllardır hiç incitmemiş karısını, çocuklarına iyi bir baba olmuş. Hem tek gecelik bir şeymiş, zaafına yenilmişmiş. Ama bunu hiç beklemezmiş ondan, ayrı.
Ne yapsaymış acaba? Sonunda sunucunun da ısrarıyla sonunda “eh, hadi deneyeyim bari” diyor.

Kadının başlığa koyduğum sözleri etkiledi beni.

Kadın ya da adam eşini aldattığında söylemeli midir?
Aldatılan kadın ve program sunucusu, eğer pişman olunmuşsa, çok derin bir şey değilse, bir gecelik bir şeyse, söylenmemesi gerektiğini, kendi içinde halletmesi gerektiğini düşünüyorlar.
Kadın diyor ki, “haberim olmasaydı, seni affetmek zorunda da kalmayacaktım. Vicdanını benimle susturmak zorunda mıydın?”
Affetmenin ne kadar zor olduğunu, hele ki başka bir kadına dokunduktan sonra pişman olup, af dileyen bir eşin affının ne demek olduğunu bilmeyen biri af dileyen adam.
Adam da “dürüst oldum, fena mı ettim?” diyor.
Çok sürünmüş, söylemekle de fena etmiş anlaşılan, “yaptığımdan bir pişmansam söylediğime bin katı pişmanım” diyor.

Pişmanlık, vicdanın susmayan sesi ve yakasına yapışmış eliyle yaşamak zor olsa gerek. Bu yüzden karşı konulmaz bir baskıyla itiraflar dilleniveriyor demek.
Zaafa yenilmiş, karşı koyamamış, olmuş bitmiş.
Ne oluyor sonunda? Oh söyledim rahatladım. Ben dürüstçe davrandım. Şimdi sıra onda. Ne yapacak?” Ah, ne kadar dürüst bir kocam var, gel bir öpeyim seni” mi diyecek? Bağrına mı basacak? Dürüst oldu diye affederek ödüllendirecek mi ihaneti? O kadar kolay değil işte...
Zor. Bir başkasına –tek gecelik bile olsa- tercih edilmiş olmayı kolay kolay hazmedemez insan. Tercih değil peki. Zaaf, yani Türk Dil Kurumu’na göre “düşkünlük, eksiklik, yetersizlik, zayıflık, dayanamama.”
İnsanız ya hani. Ama insan olsak da, insanlık bile kabullenemez oluyor bazen.

Kabullenen de olabiliyor elbet. Kişisel bir tercihtir. Dürüstlük mühim bir erdemdir. Söyleyen için de duyan için de zor bir süreç olmasına rağmen, duymak da tercih edilebilir.
Her şekilde, yapılmış bir puzzle’ın bozulması, dağılan parçaların biraraya getirilmesi kolay olmayacaktır.

Kadın affedip yeni bir şans daha verdiğinde de ya hayat zindan edilir adama; her daim yaptıkları kafasına kakılarak, ya durum, kendi lehine çok güzel kullanılır; her istediğini yaptırmak şeklinde, ya da hiç bir şekilde bünye kabul etmez aldatılmayı ve ilişki sonlandırılır.
Hazmedilecek bir durum değildir aldatılmak.
Aldatılma sonrası yaşanacaklar da ilişkilere özeldir; kendi içindeki işleyişe, geçmişe, geleceğe, maddi-manevi şartlara.

Siz siz olun, ne aldatın, ne de itiraf edin. Aldatmayın ki, vicdanınızın ağır yükünü de eşlerinizin sırtına yıkmak zorunda hissetmeyin. O yükün alında ikiniz de kalabilirsiniz uzun müddet.
İtirafın sonuçları sürpriz olacaktır. Ya dürüstlük taçlandırılıp, olanlar unutulacaktır zaman içinde, tabii ki sizin de üstün gayretleriniz sayesinde ya da dürüstlüğünüze rağmen sahip olduğunu herşeyden olacaksınızdır.

Elinize, dilinize, belinize bir zahmet sahip olun derim...




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...