Tanıyor musunuz?
Kendinizi.
En yakınınızdaki sizi.
Tanıdığınızı zannedersiniz aslında...
Bir başkasının aynasındaki yansımanızla göz göze gelince, tanıdığınızı sandığınız kendinize bakakalırsınız.
Benim gibi.
Sadece yazılarımdan tanıyan biri. Beni yaşamayan, görmeyen bir yazıcı, okuyucu.
Kelimelerimin arasından çıkarmış, bulmuş beni.
Beni benden daha iyi tanıdığını iddia ediverdi ısrarla.
Ben de tabii ki “beni ancak ben bilirim” dedim, bilmiş bilmiş.
Birlikte baktık onun elindeki aynadan bana...
Benim gördüklerime sizi de tanık edeceğim bu yazıda.
Ne kadar görebilmiş beni, gerçekten beni benden iyi mi biliyor, bilip görmediklerimi mi söyleyecek? Göreceğiz bakalım...
Yazdıklarımla kendimi ele verişimin öyküsü...
-Asisin, boyun eğmezsin. Kimseyi kırmak istemez ama onlara uymak da istemezsin.
-Asiyim. Boyun eğmem. Kimseyi kırmak istemem, ama onlara da uymak istemem.
Böyle gelmiş, böyle giderim.
-“Kafanın dikinesin”
-En güzel “aksim” işte bu oldu. Evet öyleyim. :)
-Başıbozuk değilsin.
-Evet. Kurallar vardır ve uyulmalıdır. Ama “Kurallar bozulmak içindir. ” kuralını da ara sıra kullanırım.
-İhtiyatlısın, çok kısa ve netsin.
-İhtiyatsızdım önceleri. Uzun ve “flu” idim belki. Şimdi aynadaki gibiyim.
Kısa ve net.
-Hala takıntıların var.
-Var, evet. Birçoğuyla helâlleşmiş olsam bile hala ufak tefek aşamadıklarım var.
Yok, öyle hissi, hayatî değil hiçbiri. Olmasa iyi olur cinsinden.
-İnsani varoluşa meydan okumada hala ikilem içindesin. Anadan üryan çıkamıyorsun ortaya, içini tümden boşaltabilmiş değilsin. Tortular var içinde.
-Olan bitenle, benim kafamda olmakta olanlar arasında fark var. Doğru. Konan kurallara karşıtlık var içimde.” Kendi yaşadığım mı doğrusu, başkalarınınki mi?” soruları. Soru sorarken, kendi bildiğimi yaşamaktayım o ayrı.
Cevap gelinceye kadar da bu böyle.
-“Yaşamında gerçek aşkı hiç yaşamadın, öyle sandın birçok kez ama sonradan yaşadığın her halin bir yanılsama olduğunu fark ettin çünkü aşk öyle gelgeç yaşanası bir olgu değildir. Aşk insanı içine alan onu dönüştüren ve yeniden yaratan bir olgudur.
Nerede o âşık olduğun varlık? O yok ama bilmiyorsun onu kim ve ne?
Yazsana her an, an be an yazsana, yaşa yani”
-Aynada gördüğüm bu yüzüm şaşırttı beni. Daha doğrusu acaba doğru mu görüyorum diye gözlerimi ovuşturdu.
“Yaşa.”
Yaşıyorum aslında. Nefes bile alıyorum.
Ama hayatımdaki geçişlerden birindeyim sanırım.
Zincirin halkaları gibi geçişlerim... Her halka başka bir tamamlanmışlıkla diğerine bağlanıyor. Bilmem kaç halkayı geçir iç içe, buradan köye de yol yap. İşte o benim...
Köy uzakta... Çok uzakta, göremeyeceğim kadar. Adını bilmediğim kadar uzak.
Nerede tamamlanacağım bilmiyorum. Tamamlanmadan mı bozulacak zincirin halkaları? Onu da bilmiyorum. Bildiğim, yeni bir oluşumun başında olduğum.
Telaffuz edemeyeceğim, adını bilmediğim, tam olarak hissedemediğim, “bir şeyli” ya da “bir şeysiz” hayata geçiş dönemindeyim. İşte adı yok dedim ya. Bilmiyorum.
Yaşayıp göreceğim.
Aynada yeni bir “ben” görmektir niyetim. Hani sıfır kilometre bir yıldayız ya artık. Kendimi de sıfırlayıp, yeni bir halka yapımına geçmenin zamanıdır.
Günlük, haftalık, aylık, yıllık hedefleri olan, zirveye biraz daha yaklaşan, kendi kendine yetmeyi öğrenebilen biri olmalıyım bu defa.
Don Miguel Ruiz’in kitap adı gibi “Ustaca Sevmek” yılı olacak bu yıl. Ama kendini sevmek. Tek kendini. Hep kendini. Onu sevenler peşinden gelecek. O da içlerinden seçtiklerini sevecek. Ustaca.
Önceliklerimi belirlemiş olarak başlayacağım güne.
Hem hayatımdakilerin, hem bendekilerin.
Artık vedalaşma zamanı da gelmiştir bütün fazlalıklarımla.
Yavaş yavaş eriyip, süzülüp akacaklar bedenimden.
Nedir?
Onlar kendilerini bilirler.
Bedensel fazlalıklarımla birlikte ruhsal fazlalıklarımı da eritip yok etmek niyetindeyim.
Herkes elinde kucağında yılbaşından sonra yapacaklarını tutar ya, ertelenmiş bir dolu iş, düşünce, hareket.
Yılbaşından sonra her şey.
Alın işte, yılbaşı geldi, geçti. 2007 de geri sayıma başladı.
Yılbaşından sonra yapılacak her şeyi yapacağım. Ama yapacağım ve yapmayacağım her şey istediğim için olacak. Her zamanki gibi.
Elim kolum boşalacak, hafifleyeceğim.
Bu yılın sonunda hem ruhen hem bedenen hafiflemiş ben’i seveceğim eminim. Şimdikinden daha çok.
Yeni yılın ilk yazısı.
Zincirimin halkalarından kim bilir kaçıncısı...
Çalışıp çabalayacağım. Tek başıma.
Ben ve kendim.
Yılınız pek bir güzel geçsin.
Nekadar benzerliklerimiz oldugunu okudukca yazilarindan, sasiriyorum herseferinde.
YanıtlaSilMesela manikür pedikür benim icin de asla yaptirmam dedigim seylerdendir. Tirnaklarima kimseyi dokunduramam.
Seni bilmem de, ben seni ve kendini baya bir sevdim:)
Bende de sana ve kendine karşı bir sevgi var..
YanıtlaSilBu böyle biline:-)