Elvis Presley'in göğsü benim sığınağım…
Ne zaman bugünden kaçmak istesem, koşar gider ona sığınırım.
O da her zaman alır beni, güzelim şefkatiyle basar göğsüne.
Şarkılar söyler bana, saçlarımı okşar, sakinleştirir…
On üç yaşımın tüm şarkılarını tek tek dillendirir bana. Birlikte kalırız o yaşımda.
Bana yarenliğiyle huzurlanırım…
Çocukluğun, ilk gençliğin göbeğine düşeriz birlikte.
Hiç dönesim olmaz şimdiye.
Yıllar önce bir terapiste gitmiştim. Delirmeye ramak kala.
O demişti bana, “kaçıp saklanmak isterseniz, nereye gidersiniz?” diye, ama kendinizi iyi hissedeceğiniz bir yer.
Ben o ara “dans edebileceğim bir yer” demiştim.
O zaman öyleydi.
Kendimi en mutlu hissettiğim yer orasıydı. Herkesten kendimi soyutladığım, en mutlu olduğum yer. Beni üzen her şeye, herkese tepeden bakarak üzüntümü un ufak ettiğim yer. Kimseyi umursamadığım, kendi kendimin efendisi olduğum tek yer…
Siz de edinin kendinize bir sığınak. Daraldığınızda kaçıp saklanın. Tehlike geçinceye dek.
Bazen tehlikenin içinden yürümek lazımdır, korkudan üç buçuk atsak bile.
Ama bazen de keyfimiz ve kâhyasının emri doğrultusunda, adı korkaklık bile olsa saklanmak isteriz güvenli bir yerde. Her zaman da cesur olmaya gerek yok ki.
Madalya mı takacaklar?
Korkağız işte, insanız…
Korkmak lazım arada, insan olmak lazım…
Dünyada yaşamak yeterince korkunç. Aslında bir o kadar da keyifli mi ne?
Keyifli olduğu kadar eğitici, öğretici.
Son zamanlarda dünyadan keyif aldığım zamanlar sayılı.
Öğrendiğim şey çok…
Uzundur size bunları da anlatayım istiyorum da, gün bugünmüş…
Yaşamadan bilmiyor insan, bu hastalığı yaşayanların neler hissediyor olduklarını. Annem öğretti hepimize.
Şimdi duysam birini –umarım hiç duymam- hangi yollardan geçeceklerini, neye ihtiyaç duyacaklarını, neyle mutlu olup, neyle üzüleceklerini biliyorum artık.
Siz de bilin istedim…
Mesela, sevdiğiniz birinin sevdiği biri hastaysa, o sevdiğinizi arayın sorun arada…
Elini tuttuğunuzu, ona sıkıca sarıldığınızı hissetsin.
İnsan hastalığın ilk şokunu atlattıktan sonra, bu sıcaklığı duymanın ne kıymetli olduğunu anlıyor. Hatta ne çok “insan” varmış benim hayatımda, diye düşünüp mutlu bile oluyor.
O sevdiğinizin eğer çoluğu çocuğu, yaşlı büyüğü, hatta evde bakıma muhtaç bir hayvanı varsa, sahip çıkın onlara…
Evine gidin, onlarla vakit geçirin,
İnsanın sevdiği hastayken günlük rutinini kaybediyor.
Sevdiğine destek olması gerekiyor gücü, varlığı yettiğince.
Yemek yapın götürün sevdiğiniz evdeyse. İnsanın ne yemeği, ne evi eşiği gözü görüyor.
Sizin pişiremediğiniz bir kap yemek kıymete biniveriyor.
Madden destek olmayı önerin, hatta harekete geçin…
Hasta sevilene elde avuçta ne varsa dökülüyor zaten. Canla başla.
Ama böylesi naif davranışlar da insanı güvende ve iyi hissettiriyor.
İstendiğinden, beklendiğinden değil, duymak bile iyi geliyor işte…
Mutluluğun tarifi değişiyor.
Öncelikleriniz de.
İnsanlara, olaylara, dünyaya bakışınız da.
Birkaç adım geriden bakıyorsunuz olan bitene.
Hasta sevdiğinizin yediği yemekle tüy kadar hafifliyorsunuz, yemediğinde kayanın teki gelip oturuveriyor kalbinin üstüne.
Hastanız ağrısızken, her şey yolundayken, dünya tozpembe.
Ağrı geldiğinde, dünyanın rengi bir değişik.
En koyu kara.
Alakasız gelir belki ama şu andaki odağımız olması sebebiyle yazmak istedim;
Beni okuyan göz, hemoroidle yaşıyor ve doktora gitmiyorsa hemen yarına bir randevu alıp görünsün bir doktora ve gerekiyorsa ameliyatını olsun…
Asıl hastalığı hızını kesmiş, zamanında ameliyat olmadığı için tarifsiz ağrılar çeken bir annenin kızı olarak rica ediyorum sizden. Annem kadar canınız yanmasın diye.
Kaç gündür okuyorum internette, doktordan ve muayeneden çekinildiği için tedavi geciktiriliyor ve çok daha büyük ağrılar çekilmesine sebep olunacak hale geliniyormuş.
Yapmayın bunu…
Annem yıllar önce görünmüş doktora. O zamanlar bu tür ameliyatlar başarılı olmazmış. Hastalık nüksedermiş. Annemin doktoru da bunu öne sürerek ameliyat etmemiş.
Ve şimdi annem kemoterapi sürecinde olduğu için hemen ameliyat edilemiyor ve en az 1 ay beklemek zorunda ameliyat için.
Bu bir ay nasıl geçecek hiçbir fikrim yok.
Ağrı kesiciler bile etkisi yitirdi.
Varsa aynı sorun, gidin tedavinizi olun, kurtulun. Yoksa olmadık zamanlarda karşınıza dikiliverir canavar gibi.
Siz o canavarın acımasızlığıyla savaşırken, sizi seven de çektiğiniz acılara derman olamamaktan helak olur.
Yapmayın bunu, ne kendinize ne sevdiğinize.
Yazdım, ne hissettik, ne mutlu etti, ne üzdü.
Bize yapıldı bunların hepsi…
Hepsi oldu bize.
Aklından geçiren, dileklerini duaya döken, arayan soran, omzunu ağlamak için, elini yalnız değilsin demek için veren, her türlü destek olmak için koşturan akrabalarımıza ve bütün arkadaşlarımıza tek tek teşekkür ederim,
Ama az gelir…
Derin sevgimle…
“Sağ” olun.
Sağlıklı olun.
Sığınaklara ihtiyacınız olmayacak kadar güvende, o güzel başınızı kimselerin göğsüne saklamayacak kadar mutlu olun.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder